Akademik yayın dalavereleri: Her yerde

Anladım ki editörlük dalavereleri hikayeleri bitmez. Bir tek yeri eşeleyince neler çıktı, devam edilse kimbilir daha neler bulunur. Ama şimdilik amacım ansiklopedik bir katalog hazırlamak değil, bu düzenin nasıl işlediğini anlatmak. Ve tabii bir de, atıf, tesir, h-indeksi gibi sayıların yüksek olmasının her zaman büyük bilimsel başarıya delalet etmediğini göstermek.

Başa dönüp toparlayalım. Beş yılda tam 279 “makale” üreten matematikçi Ahmet Yıldırım’ın yayın listesine baktığınızda birçok El Naschie ve Ji-Huan He bağlantısı görüyorsunuz. İlk görülen, He’nin “homotopy perturbation” yöntemini kullanan bir yığın makale. Kendi başına bu yanlış değil, ama He’nin çalışma usulünü bildiğimiz için şüphemizi çekiyor.

Yıldırım’ın yayınları çok çeşitli dergilerde basılmış. Hepsinin editöryel işleyişinin arka planını bilmek imkânsız, ama He’nin parmağı olan dergiler göze çarpıyor. Sözgelişi:

  • Chaos, Solitons & Fractals dergisinde 4 yayın. El Naschie döneminin sonuna yetişmiş.
  • Önceki yazıda bahsettiğim, He’nin editöryel oyunlarla “zirveye taşıdığı” IJNSNS‘de 8 yayın. Derginin foyasının çıktığı 2010 yılından sonra yayın yok.
  • He’nin editörlüğü altındaki Computers & Mathematics with Applications dergisinde 15 yayın.
  • Yine He’nin editörlüğündeki Zeitschrift für Naturforschung‘da 14 yayın.
  • World Applied Sciences Journal dergisinde 76 yayın. Editörünü söylememe lüzum var mı?

Ve saire ve saire. Bu kadarı da çürümüşlüğü görmek için yeterli.

Bana arkadaşını söyle…

Yıldırım’ın çalışma arkadaşlarına baktığınızda Syed Tauseef Mohyud-Din ismi dikkat çekiyor. Bu kişi Pakistan’da bir üniversitede profesör, ve uygulamalı matematik bölüm başkanı. Web sitesinde 350 makalesi olduğunu söylüyor.

Mohyud-Din tam ondört derginin baş editörü. İşini ciddiye alan, bilimsel kaliteye önem veren kimsenin bu kadar fazla sayıda editörlüğü hakkıyla yapabileceğine inanamam. Bunlar yetmiyormuş gibi beş derginin editör heyetine dahil, üstelik birkaç tane de misafir editörlüğü var. Apaçık El Naschie ve J.-H. He taktikleri. Nitekim Mohyud-Din’in editörlük yaptığı ve hakem olarak katkıda bulunduğu dergilerin listesine baktığınızda J.-H. He’nin dalavere dergileriyle açıkça örtüşme görebiliyorsunuz.

Sözgelişi boş bir dergi olan “World Applied Sciences Journal“in baş editörlüğünü Mohyud-Din He’den devralmış. Keza “Middle East Journal of Scientific Research” da öyle. Uzatmayayım; isteyen J.-H. He’nin editörlük yaptığı dergilerin listesiyle karşılaştırabilir.

Bir uygulamalı matematikçinin “International Journal of Physics“, “World Engineering & Applied Sciences Journal” gibi başlığı olan dergilere nasıl baş editörlük yapabildiğini anlayabilen bana da anlatsın.

İşin asıl hoş yanı, Mohyud-Din’in gururla şöyle yazması:

8.479 tesir katsayısıyla (şimdiye kadar herhangi bir matematik dergisine verilen en yüksek değer) BİR numara olan “International Journal of Nonlinear Sciences and Numerical Simulation” dergisi dahil olmak üzere, otuzbeş dergiye hakemlik.

IJNSNS’in ne mal olduğunu artık bütün dünya bilirken bunu yazabilmek büyük cesaret.

Mohyud-Din’in “seçilmiş yayınlar”ının listesi aşırı kabarık. Seçilmiş yayınlar deyince bir araştırmacının en önemli beş on makalesi anlaşılır, ama Mohyud-Din tam 298 makalesini “seçilmiş” diye listelemiş. Evlatları gibi, aralarında ayrım yapamıyor zahir. Ana sayfasında 350 makalesi olduğunu söylüyor. 52’sini niye beğenmedi de koymadı, bilinmez.

Bu seçilmiş(?) yayınları yıl yıl inceleyince ilginç bir zaman serisi çıkıyor: 2006’dan eski hiç makale yok. 2006 tarihli 2 tane, 2007’de 9 tane, 2008’de 36 tane. 2009 ise bir “annus mirabilis”: Tam 100 yayın. 2010’da Mohyud-Din kendini aşıyor ve 111 yayın yapıyor. Nedense 2011 tarihli “sadece” 38 yayını var.

E şimdi bunu görünce beş yılda 279 yayın yapan Ahmet Yıldırım’ı niye yadırgayalım?

Hakkını vererek çalışan orta yaşlı bir profesörün çalışmaları birkaç yılda patlamaz; zamana yayılmıştır. Beş yılda sıfırdan 300’e çıkabilen birinin içyüzü, hele El Naschie ve Ji-Huan He tezgahları biliniyorsa, bellidir. Nitekim Mohyud-Din’in çoğu yayını kendi yönetimindeki dergilerde çıkmış.

Özetle, Mohyud-Din de aynı saadet zincirinin bir parçası. Gerek Yıldırım’la gerek başkalarıyla He’nin yönteminin suyunu çıkarmakla, bir yığın boş makale ve boş atıf üretmekle meşgul. Bu şekilde şişirdiği sayılarla idareci oluyor, Matta etkisi sayesinde editörlüklerine editörlük ekliyor, böylece nüfuzu artıyor. Şebeke üyeleri birbirlerini balon gibi şişirilmiş atıflarla zirveye taşıyorlar, ama altları boş. Patlaması bir iğneye bakıyor.

Kötü bilim

Bakınca üzülüyor insan. Yayın ve atıf oyununda boncuk toplamak için şebeke kurup dalavere çevirene kadar biraz ciddi gayret gösterselerdi, üçyüz değil de üç beş tane, ama eli yüzü düzgün, içi sağlam çalışma yapsalardı dünyaya daha fazla şey vermiş olurlardı. Hadi en üst seviyede olmasın da orta seviyedeki dergilerde yayın yapsınlar; imkânsız mı? Değer mi bu rezilliğe?

Belki de kendilerini hakkı yenmiş olarak görüyorlardır. “Batı”nın ayrımcı dergileri ve editörlerinin onlara hayat hakkı tanımadığını düşünüyor olabilirler (ki bütün bütüne yanlış bir his değil bu). Bunun üzerine kendi yayın mecralarını çıkarmışlar, ama bu mecralar kaliteli bilim yayınından ziyade, ego tatmini derlemesi haline dönüşmüş.

He’nin veya Mohyud-Din’in baş editörlük yaptığı dergilere bakın; içi boş. Yıldırım’ın editörleri arasında bulunduğu “Scientific & Academic Publishing” yayınevi, geçen yıl birdenbire tam 113 tane dergi başlatmış, bilimin neredeyse her alanında. Ama hepsi boş; dergilerin daha editörleri yok ama makale kabul etmeye başlamışlar. Ne hayır gelir böyle bir işten?

Bu numaraları çevirenler kısa vadede kazançlı çıkıyorlar. El Naschie gibi nüfuz ticareti yapıyorlar, He gibi “yükselen yıldız” sayılıyorlar, Mohyud-Din gibi bölüm başkanı oluyorlar, ödüller alıyorlar. İlk birkaç yıl radarın altında kalıp yerini sağlamlaştırdıktan sonra eleştirileri susturmak kolay: Dünya kabul etmiş benim kalitemi, sen beni anlamadıysan ne yapayım!

Bu zihniyette çalışan profesörlerin yetiştirdiği öğrenciler de bilimsel çalışmanın böyle birşey olduğunu zannediyor, dalavereyi devam ettiriyorlar. İyi niyetle düşünürsek, belki Ahmet Yıldırım da bu tezgâhın kurbanı. Akademik kariyerinin başında ona bu iş böyle yapılır demişler, bravo aslansın kaplansın diyerek sırtını sıvazlamışlar. Dünya standartlarında yayın yapmak nasıl olur göstermemişler. Sonra doçentlik başvurusunda duvara toslayınca feleğini şaşırmış.

Yıldırım’ı haklı olarak eleştirirken, doktora hocasını es geçmemeliyiz. Bilim pratiğini ona öğretmesi gereken kişi odur. İlk birkaç makalesindeki ortak yazarlardan biri olduğuna göre bu düzene ortak olduğu kesindir.

Sayı oyunları

İşin acı tarafı, iyi niyetli bir bilimci topluluğu sıfırdan bir bilim dergisi çıkarmaya girişse, tamamen temiz bir etikle temayüz edebilecekleri şüpheli. Bütün bilim camiası, dürüstçe veya değil, boncuk toplama oyununa boğazına kadar gömülmüş durumda. Yeni kurulan bir bilim dergisi eğer düzenli olarak kâfi sayıda kaliteli makale çekemezse, çekse bile bunlara yeterli atıf almayı sağlayamazsa, atıf indekslerine giremez. İndekslere giremeyince de kaliteli makale çekmesi mümkün olmaz, taramalarda çıkmadığı için atıf alamaz. Kısır döngü.

Yerini sağlamlaştırmış dergiler mükemmel yayın etiği uygulayabilir; ama küçük ve yükselmeye çalışan bir derginin o kadar da akça pakça olmayan küçük zorlamalar yapması beklenebilir. Elbette, son üç yazıda anlattığım abartılı pespayelikleri kastetmiyorum. Kastım, “bizim dergiye atıf yap”, “bizim dergide yayınla” tarzı bazı küçük zorlamalar. Ahlâken gri bölgeye giren ama kalite kontrol sistemi çok gevşetilmedikçe zararlı olmayan uygulamalar.

Bernard Shaw’un Pygmalion’da yazdığı gibi:

PICKERING Sende hiç ahlâk yok mu kardeşim?
DOOLITTLE Gücüm yetmez paşam. Benim kadar fakir olsan senin de gücün yetmezdi.

Belki en büyük dalavereciler El Naschie, He, Mohyud-Din, Yıldırım, veya benzeri Şark kurnazları değildir. Problemin asıl kaynağı atıf, tesir katsayısı, h-indeksi gibi sayıların kullanılmasını empoze eden, ve bu bilgileri sunan tek yer olduğu için tekelleşen Institute of Scientific Information olabilir.

Ve elbette, belki tembellikten belki ödleklikten, her türlü değerlendirme için kendi muhakemesi yerine sayısal ölçeklere güvenmeyi tercih eden bilim camiası da bu kabahate ortak.

Akademik yükselmeler, ödüller, proje ödenekleri ve her türlü taltif ISI’nin sayılarına bağlı olduğu sürece, yayın dalaverelerini yok etmek ne yazık ki mümkün olmayacak.

Yazar: Kaan Öztürk

Fizikçi, veri bilimci, eski akademisyen.

“Akademik yayın dalavereleri: Her yerde” için 3 yorum

  1. Nagib Callaos ,
    Nikos E Mastorakis ,
    Hamid R Arabnia.

    Ilgilenecek vakit denk geldiginde hatirlamak uzere
    bu isimleri not duselim.

    Kim bunlar ?
    Ipucu : Nikos E Mastorakis’in kendi 3 kagit sitesindeki
    makalelerinin sayisi 2009’da 700 ( yedi yuz ) idi.

    Bunlar , baskalarinin akademik yayin dalaverelerine aracilik eden
    “binlerce” 3 kagitcinin en buyuk vurgun yapan 4-5’inden ve
    en meshurlarindan 3’u.
    Gerisinin buralar icin yeri apayri , onu sonraya birakalim.

    Bunlarin buralar icin ozel bir onemi var ; buralardaki “dumur edici”
    baglantilarindan dolayi.

    Baskalarinin akademik yayin dalaverelerine
    bunlarin yontemiyle aracilik edenler kervanina
    buralardan katilanlar da oldukca fazla ,
    toplam vurgunlari bunlarin 1 tekinin vurgununun kiyisina kosesine
    bile yaklasamasa da.
    Burada bunu yapan rektor”ler” bile var.

    Dunyayi takip eden 3 site onerisi :
    – retractionwatch ( aylik tiklanan sayfa sayisi 1 milyon )
    – copy-shake-paste
    – plagiarism-main

Yorum bırakın