GDO’lar için ABD’den Bilim Teknik’e ısmarlanan yazı

Ahmet Yükseltürk’ün dün FriendFeed’de paylaştığı Wikileaks belgesi, TÜBİTAK Bilim Teknik dergisinin ABD elçiliğinin “teşvikiyle”, biyoteknolojinin faydalarına dair ısmarlama bir yazı yayınladığını gösteriyor. Yazı özellikle Türkiye’de biyogüvenlik yasa tasarısının tartışıldığı zamanda, yasayı ABD’nin istediği gevşekliğe getirmek için kamuoyunu yönlendirmek amacıyla hazırlanmış.

15 Şubat 2005 tarihli kriptoda, özetle, Türkiye’de hazırlanan biyogüvenlik yasa tasarısından dolayı endişe ifade ediyor. ABD ile ticareti aksatacağı ve Türk tarımına zarar vereceği iddia ediliyor. Ancak iş dünyasının temsilcileri (hangi ülkenin olduğu belirtilmemiş) ABD hükümetinin doğrudan işe karışmasının ters tepki yaratacağını söylemişler. ABD Tarım Bakanlığı’nın Dış Tarım Servisi (USDA-FAS) ile Türkiye Tarım Bakanlığı ve meclis yetkilileri arasında konuşmalar yapılmış.

Tasarının değiştirilmesi amacıyla, ABD Senatosu’nun tarım biyoteknolojisi danışmanı Madelyn Spirnak Türkiye’de 31 Ocak-3 Şubat 2005 arasında görüşmeler yapmış. Görüştükleri arasında Tarım Bakanlığı müsteşarı, Meclis Tarım Komisyonu üyesi üç milletvekili, TÜBİTAK başkan yardımcısı, Çevre Bakanlığı ve DPT yetkilileri, TÜSİAD, tarım ve hayvancılık birlikleri temsilcileri, hatta uluslarası değişim programına katılmış olanlar ve Fulbright bursu almış olanlar var. Spirnak, ABD hükümetinin biyogüvenlik yasa tasarısının ticareti ve gelişmeyi aksatacağını düşündüğünü bildirmiş. Bir yandan da, biyoteknoloji ürünlerinin çevre dostu olduğunu ve gelişmekte olan ülkeler için ne kadar yararlı olduğunu anlatmış.

İnsanın “bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” diyesi geliyor. Niye ABD bizim iyiliğimiz için bu kadar zahmete giriyor acaba?

Kriptoda, biyoteknoloji politikalarının kalkınma ve çevre konularındaki faydalarını anlatacak ABD’li bir konuşmacının getirtilmesi kararından bahsediliyor, ama kim olacağı belli değil. Ayrıca TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisine tarımsal biyoteknolojinin olumlu yönlerini yansıtacak bir yazı için bilgi sunmayı teklif edecekleri (Türkçesi: bu yönde yazı sipariş edecekleri) yazılı.

ferayebend’in aktardığı 19 Eylül 2005 tarihli başka bir kripto ABD’nin biyoteknoloji tartışmalarınde iyiden iyiye taraf olduğunu gösteriyor. “Tartışmayı dengelemek” için Illinois Üniversitesi gıda mikrobiyologu Dr. Bruce Chassy’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi ve konuşmalar yapması ayarlanmış. Kriptoda “duygusal tepkiler”den ve “bilime karşı ideoloji”den yana yakıla şikâyet ediliyor.

ABD’nin biyoteknoloji propagandasının Bilim Teknik ayağı da yine Dr. Chassy tarafından kotarılmış. Kasım 2005 sayısının 14-15. sayfalarında onunla yapılan bir röportaj yayınlanmış.

Kısa röportajın bence en vurucu sorusu olan “Bu teknolojinin, çiftçilerin kendi kendilerine yetme yetilerini öldüreceği ve dış kaynaklı tohumlara bağımlı olmalarına yol açacağından korkuluyor” cümlesine ABD’nin biyoteknoloji elçisinin net bir cevap vermediğini, soruyla alâkasız bir araba laf ettiğini görebilirsiniz. Chassy özetle, tohumluk saklayanların fakir olduğu, her yıl yeni tohum alanların ise zenginleştiği gibi acaip bir iddiada bulunuyor.

Peki niye bu gayret? Haydi biz cahil Şarklılarız, bizim için iyi olanı anlamayız. Neden ABD elçiliğini, Senato danışmanlarını ve bilimadamlarını seferber edip bizi kurtarmaya çalışıyor?

Sadece bizi değil, herkesi. ABD hükümeti, tohum sanayiinin en büyük şirketi olan, rüşvetçiliğiyle de bilinen Monsanto’nun çıkarlarını bütün dünyada kollama görevi üstlenmiş (golyandro‘ya teşekkürler).

Monsanto’nun ikinci nesil tohumların kısırlaştırıldığı “terminatör” teknolojisine sahip olduğu biliniyor. Bu teknolojiyi kullanmama sözü vermiş de olsa, geliştirme sürüyor ve ileride ne şekilde karşımıza çıkacağı belli değil.

Chassy terminatör tohum kullanılmadığını söylemiş, ama Monsanto’nun üreticilerle yaptığı satış anlaşması zaten bunu gereksiz kılıyor. Anlaşma üreticinin tohumları tekrar kullanmak için saklamasını açıkça yasaklıyor. Sattığı tohumla ne yapıp ne yapamayacağına dair anlaşma imzalatmak acaip de olsa, kendinizi uluslararası şirketlerin insafına terkettiğinizde olacak budur. Monsanto, Microsoft tarzı saldırgan, yokedici, tekel amaçlı ve temel hakları çiğneyen pazarlama takip ediyor gibi görünüyor.

Önümüzdeki günlerde bu konularda daha derin incelemeler yazılacağını tahmin ediyorum; gördükçe onları da paylaşacağım. Şahsen GDO’lar ve biyoteknolojik tohumların faydası/zararı hakkında fazla bilgim yok. Çok itiraz olduğunun farkındayım ama bilimselliklerini tam incelemedim.

Ama farzedelim ki GDO’lar tamamen faydalı, biyoteknoloji ürünü tohumlar çok daha çevre dostu, verimli ve besleyici. Diyelim ki bu konuda hiç bir bilimsel şüphe yok.

Yine de bu, beslenme gibi en temel ihtiyacımız için başkalarının insafına teslim olmayı haklı çıkarır mı? Bir süre sonra bu tohumlara tamamen bağımlı olduğumuzda tohum üreticisinin fahiş zamlar yapmayacağının garantisi var mı? Tohum piyasasının serbest pazar olmadığı belli, yani alternatif bulamayacağız; aç kalma şansımız da olmadığına göre mecburen ne isterlerse vereceğiz. Dahası, diyelim bir şekilde ABD ile ters düştük ve bize ambargo uygulamaya başladı, bütün ticaretle beraber tohumlar da kesildi. Açlıktan öleceğimiz kesindir.

Bir köşede bir avuç tohumluk bırakmış olmak da bizi kurtarmaz çünkü bunların artırılıp bir ülkeyi besleyecek miktara çıkarılması için onlarca yıl gerekir.

On bin yıldır insanlar ekip biçiyor ve tohumluk ayırarak ertesi seneki rızkını çıkarıyor. Medeniyetin ortaya çıkması da, devam etmesi de bu döngü sayesindedir. Bir felâket olup medeniyetimiz ortadan kalkarsa, insan soyunun devamını da yine bu tabiat döngüsü sağlayacaktır. Bu sistemi bozmak, kâr için insanların tam mânâsıyla ekmeğiyle oynamak vicdansızlığın en üst derecesi olsa gerek.

Bilim Teknik’de eski hamam eski tas

Ah ah! Evrim sansüründen sonra kızılca kıyamet kopmuş, TÜBİTAK geri adım atarak Bilim Teknik’in editörünün işine devam edeceğini duyurmuştu. Bütün bu gürültüden sonra bu ayki Bilim Teknik’in kapağında Darwin’i görmeyi bekliyordum. Heyecanla gazeteciye koştum. Heyhat! Kapağı bırakın, içinde bile Darwin ve evrim üzerine bir yazı yok. Anlaşılan “büyüklerimiz” olayı örtbas etmiş, gerekli kişilere yeterli azarı çekmiş ve olayı kapatmış. Bundan sonra TÜBİTAK’dan evrime dair bir yayın beklemek saflık olur.

Paramı Bilim Teknik’e harcayıp ziyan etmedim. Neyse ki şimdi NTV Bilim var. İnadına güzel yazılar çıkarıyorlar. Nisan sayısında “150. yılında Evrim Kuramı” başlıklı bir dosya hazırlamışlar. Başvuru kaynağı olarak muhafaza etmeye değer bir sayı olmuş.

Bilim-Teknik Yayın Yönetmeni: Sansür gerçek

TÜBİTAK’ın Darwin sansürü hakkında yeni haberler hızla birbirini takip ediyor. TÜBİTAK’ın resmi açıklamasının ardından sular durulur gibiydi. Ömer Cebeci Genel Yayın Yönetmeni’nin arkadan işler çevirdiğini ve önceden kararlaştırılmış kapağı ve yazıları alelacele değiştirdiğini iddia etti. Daha sonra diğer TÜBİTAK bilim kurulu üyeleri bir yanlış anlamanın söz konusu olduğunu, sansür falan olmadığını, olanlara çok üzüldüklerini söylediler (herkesin yüreği pek yufka — hemen üzülürler). “Bilim-Teknik Yayın Yönetmeni: Sansür gerçek” okumaya devam et

Evrim’i vurgulamanın önemi

Dün akşam 24 kanalında Ömer Cebeci Darwin skandalı konusunda beyanat verdi. Olayın bir iç yönetim anlaşmazlığı olduğunu iddia etti. “Bu bir iş kazasıdır” dedi. Nitekim TÜBİTAK’ın basın açıklamasında da aynı durum ifade edilmişti.

Takıldığım iki nokta var. Birincisi, “Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve Yayın Yönetmeninin yetki aşımından kaynaklanan sorunlar” ifadesi. Bir derginin muhtevası konusunda tam yetki ya kimde olacaktı? Yayın Kurulu’nun bir üyesinin bu kadar mikro-idare yapması olağan bir durum mudur? “Evrim’i vurgulamanın önemi” okumaya devam et

TÜBİTAK’a tepkiler

TÜBİTAK’ın Darwin sansürü genelde bilimsel tartışmalarla pek ilgilenmeyen medyamızda epeyce irdelendi. Bütün linkleri buraya koymam imkansız, ama gazetelerin internet arşivleri emrimize amade bekliyor. Ayrıca TÜBİTAK’ın kendi sitesinde de “Basında TÜBİTAK” başlığı altında bu haberler toplanıyor. “TÜBİTAK’a tepkiler” okumaya devam et